14 Mart Tıp Bayramı

Sağlıkçılara sahip Çıkmalıyız...

PAYLAŞ
Malatya Derin Haber - Editör

         Olmazsa olmazımız Tıp insanlarımızın kolay yetişmediğini biliyoruz ve sonuçta en değerli varlığımız olan  sağlığımız onlara emanet.
 
          Sağlık nerede yaşadığımıza bakılmaksızın hepimize lazım. Gelin size köyümüzdeki lokman hekim diye adlandırdığımız kişilerden örnek vereyim.

  *Dişçi Abuzer Gül, Mehmet Duran ve Ali Atlı beyler dişi ağrıyan kişiler  bu beylerin yanlarına giderlerdi. Dişi sallanıyorsa bir sağlam ipi dişin etrafına sarıp iple çekerlerdi. Dişi çürükse veya ağrıyorsa kelpetinle çekerlerdi. Eski yazıyı bilenlerde giderlerdi diş ağrısına dua da yazarlarmış diye.

 *Kırıkçı Kanber Koruyan, Mehmet Katırcı beyler bunlarda kırıkçı. Kırık çıkık olduğunda bunlara giderlerdi. Kırığa göre malzemesini hazırlar önce sıcak sabunlu suyla masaj yapar, kemikleri yanyana getirir çıkmış ise yerine yerleştirirlerdi. Yumurtanın beyazını (haşıl) taze  bezin üzerine sürerek kırık yere sararlar ve bu da alçı görevi görürdü. Eğer kırık çoksa da tahtayı inceltir onlarıda etrafına dizer ve sararlardı. Sargı da süre olarak yaşa göre sargıda kalır, arada bir sargıyı gevşetirlerdi ki şiş olmasın çabuk iyileşsin.

  *Egzama Aziz (vele) Durmuşlar egzama tedavisini Çarşamba günleri ellerinde egzama(siğil) olan hastalara 7 adet siyah arpa tanesi ile etrafını çizip, çizdikten sonra bu arpa tanelerini nem olmayan yani kuru bir ortamda saklarlardı. (yani arpa taneleri yeşermeyince kurudumu veya çürüdümü) egzamada iyileşiyor yenilenmiyor derlerdi.

  *Yılan ve akrep vb.zararlı hayvanlar yaklaşmasın diye Azizi Dede ocağında ateş külünü alıp belirlenen ev veya çadır yada buna benzer yapıların etrafına dökerek bu hayvanların gelmesini engellerlerdi. Bu da bir inançtır.

  *Kafa kırılmalarına ve kanamalı yaralanmalara karşı ise Garip dedenin hanımı Fatma'ya giderler yaranın derinliğine göre  tereyağı pekmez eritir yaraya döker veya tuzlu tereyağı sürerdi. Ya da şiş varsa tuzlu hamur koyar bezle sarardı. Ayrıca da kan durması veya yaranın kuruması içinde uygularlardı. Tuz, şeker kayışı sıyırıp tuzunu ve mazıyı toz haline getirip yaranın üzerine serperlerdi.

  *Kan yada iltihaplı irin toplayan yaralara, Mamo Yılmaz ve Zalığe teyze ince bir çubuk yaş ağacın bir tarafını yarıp jileti arasına alırlar ve jileti vurup kanı akıtırlardı. İltihaplı olan yaraya da haves (ot) koyarak iyileştirirdi.

  *Daha çok çocuklarının göz ve kulak ağrılarına anne sütü sağarlardı aynı zamanda da yaralara da iyi gelirdi, anne sütü derlerdi.

  *Hayvan gübresi  yığınında  köprü yaparlardı, çocukları oradan geçirirlerdi, kızamık ve boğmaca hastalığını hafif atlatip hasta olmasın diye. Veya pislikle gelen pislikle gider inancı bu bir tılsımdır.(nıstı)

  *Yılanın ısırdığı yeri daha önce yılan ısırmasına maruz kalan (bu kişiye asumlu denir) ve vücudu bu zehire bağışıklık kazanmış olan kişi, ısırılan yeri kesip ağzı ile emip zehri alıp tükürürdü. Arada bir de ağzını ayran ile çalkalardı. Bunuda benim duyduğum babannem Base Teyze yaparmış.

  *Yel, ağrı için yel ocakları vardı; oralara da giderlerdi ayrıca köyde bir su bardağının içerisine bir parça ispirtolu kağıt koyup yakıp bardağı ters çevirip o bölgeye uygulayıp bölgedeki ağrıyı alırlardı. Böylece hasta rahatlardı. Bir nevi hacamat.

   *Köyde ebelik yapan, tecrübeli, doğum sırasında yardımcı olan kadınlar. Fatma Mırcane , Elif Bilgiç, Anam Tamey Kiraz Durdu ve  başka tecrübelileride vardı.

   *Fatma Kaya teyze genel doğum uzmanı gibi çevre köylerden ve il dışında hastalığı için gelen bayanlara yardımcı olurlardı. Kendisi doğal yöntemlerle tedavi edermiş ve sonuçta alırlarmis. Ayrıca ebegümeci ile kadınlarda fizyolojik ve benzeri konularda işe yararmış. Tecrübeleri ile yardımcı ol

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN