Makam Sahibi Olmak Önemli Değil İz bırakmak Önemli

Gazeteci Remzi Hayta'nın Kaleminden…

Bir anekdot var, bilirsiniz. Bir baba oğluna oğlum: “Sen adam olamazsın ”der. Oğlu, okuyup Vali oluyor. Daha sonra, babasının evine polis gönderip aldırıyor, makama getirtiyor.Dönüp babasına:“Bak baba, sen bana adam olamazsın dedin. Ben Vali oldum.” Baba:“Oğlum ben sana vali olamazsın demedim, adam olamazsın dedim. Keza , adam olsaydın beni buraya polis zoruyla getirtmezdin ”.

İnsanlar makam mevki sahibi olabilir. Önemli olan işgal ettiği makamda; işini dürüst ,adaletli, insanları ayrıştırmadan, herkese eşit hizmet yapıp, ardından iz bırakmaktır. Kalıcı olmak o koltuğu bıraktık-tan sonra bile adının efsane olarak anılmasıdır. İnsanların dönüp buradan “bir adam geçti” dedirtmesidir. Kişi sahip olduğu makam ile değerli olmaya çalışmamalı tam tersi bulunduğu makama değer katmalı.

Bunun için makam ve mevkilere gelecek insanların veya gelen insanların etrafına çok iyi bakmaları lazım. Yola çıkacağı kişileri iyi seçmesi gerekir. Arkadaşını iyi seçmesi ,dostunu iyi seçmesi çok önemli.Sır tutan, sıkıntı anında bile hep yanında olmayan kaçmayan ardından laf söyletmeyen insanlar ile yola çıkarsan hiçbir zaman unutulmaz. Ben önce liderlerden, kısa örnek vermek istiyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, niye başarılı oldu? Ekibini sağlam seçti, daha sonra içlerinde çıkan çürük elmaları gözünü kırpmadan ayıkladı ve bugünde yine aynısı yapmaya kararlı.Yani lider kararlı olursa, bazen tökezlese bile yeniden kazanır.

Kılıçdaroğlu, neden başarısız oldu? Ekibi yüzünden. Sürekli yalan söyleyen, söylediğinin yalan olduğu ortaya çıkan bir lider konumuna düştü. Bugün Özgür Özel başarılı olduysa, bazı kimseleri gözden çıkararak başarılı oldu.

MHP Lideri Devlet Bahçeli. Tabanı beton gibi sağlam.Hiç bir zaman sarsıntı geçirmiyor, çünkü temeli yıllardan beri sağlam tutmuş.

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in, geldiği durum ortada söylemeye yazmaya gerek bile yok. Ekibi bir günde sattı şu an yalnızlığa itildi.

GELELİM MALATYA'YA…

Malatya'da görev yapıp ta iz bırakmayan ender valilerimiz var…Mesela Saffet Arıkan Bedük, Malatyalıların her zaman gurur duyduğu bir Vali idi. Malatya'nın acısını ilk günden itibaren paylaşan, koşan Ankara Valisi Sayın Vasip Şahin. Yine Malatya'daki dostlarını unutmayan Vali Mustafa Toprak. Malatya'da 5.5 yıl görev yapan Malatya'nın fahri hemşerisi Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Dr.Ömer Urhal… Bu isimler hiçbir zaman Malatya'da unutulmayacak isimler…

Gelelim yerele, 15 Yıl Battalgazi 5 Yılda Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Sayın Selahattin Gürkan, Cumhuriyet tarihinde en çok hizmeti yapan Belediye Başkanları arasında ilk sıra… Peki Selahattin Gürkan'a neden algı yapıldı? Sayın Gürkan'ın ismini dezonforme edilmeye çalışıldı. Bir kere ben, Sayın Başkanı Çok severim, her zamanda seveceğim. Ama defalarca uyardık. Başkana ilk etapta yanındaki gezdirdiği ,güvendiği isimlerden darbe geldi. Çünkü yalaka takımı bunlar. Kaç kere uyardık, dinletemedik.Oysa yola çıkacağı insanları seçmek herkesin elinde.Bugün Sami Er ‘de aynı hatayı yapıyor herkesin sözüne inanan biri kanımca.

Bu memlekette rantçı var, menfaatçi var, yalaka tayfası var, tetikçi gazeteciler var. Amma bir konuşurlar, sanırsın Malatya'nın en namuslu en dürüst gazetecileri bunlar. Gerçi Malatya; kimin ne olduğu iyi biliyor. O yüzden ekip meselesi insanın vizyonudur. “Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” atasözünü unutmamak lazım.

Yine bir İsim yazacağım Mehmet Çolak abimiz.Malatya'da onu sevmeyen var mı?. Mehmet Çolak Belediye Meclis üyeliği yaptı kurumlarda çalıştı.Bu sevgiyi kazanmak için servet mi harcadı,Ev mi sattı tarlamı sattı.Hayır sadece insanlara insan gibi yanıştı onların dertleri ile dertlendi.gördüğü yerde mütevazi davranışı ile gönüllere dokundu.

O yüzden her makama gelebilir, Milletvekili olur, STK başkanı olur, muhtar olur olurda olur..ama insan olmak önemli.Sevgi tohumu ekmesi önemli.Bunu başarabiliyor musunuz? işte o zaman siz Vatandaşın gönlünde insansınız.

Bir hikaye geliyor aklıma;

KAĞIT BARDAK

Eski bir bakandan bir konferansta konuşma yapması istenmişti.

Elinde kağıt, kahve bardağı ile kürsüye çıktı ve konuşmasına başladı.

Ama kafasının başka yerde olduğu sanki anlaşılıyordu.


Daha bir iki cümle söylemiş iken durdu, kahve bardağından bir yudum aldı ve sonra bir süre bardağı kaldırıp baktı.

Derin bir nefes aldı ve ;

“Biliyor musunuz ne düşünüyorum? ” diye sordu,

“Bu konferansta geçen yılda, hem de aynı kürsüde konuşmuştum.

Tek bir fark vardı ; o zaman hala bakanlık görevim sürüyordu.

Buraya gelirken bana businessclass bileti alınmıştı, hava alanında beni bir limuzin ve eskort araba bekliyordu.

Beni önce bir otele götürmüşlerdi.

Otel müdürü beni otelin kapısında karşılamış ve kral dairesine çıkarmıştı.

Ertesi sabah lobide benim odadan inişimi bekleyen bir heyet vardı.

Beni yine aynı limuzinle bu salona getirmişlerdi.

Özel bir kapıdan içeri almışlardı.

Çok şık bir bekleme odasında konferansı beklerken porselen bir kapta kahve ikram etmişlerdi.

Sonra da beni salona aldılar ve en ön sırada ayrılan yerime geçmiştim.”

Eski bakan derin bir nefes aldı, seyircilere gülerek bir süre baktı ve devam etti.

“Fakat bu yıl karşınızda bir bakan olarak bulunmuyorum.” bir an durdu ve sonra

” Dün buraya kendi ödediğim uçak bileti ile uçtum.Beni hava alanında kimse karşılamadı.

Otele taksi ile geldim.

Kendi odama kendim çıktım.

Bu sabah buraya otelden yine taksi ile geldim.

Kapıdan girerken güvenlikten geçtim, hüviyetimi alıp listede olduğuma emin olmadan salona almadılar bile.

Sonra da bulabildiğim yerde oturdum.

Canım kahve istedi ve görevliye sordum ; bana dışarıda kahve makinesi olduğunu söyledi.

Ben de çıktım ve şu gördüğünüz kağıt bardağa kahveyi kendim doldurdum.”

Seyirci gülmeye başlamıştı.

“Sanıyorum geçen yıl ,porselen bardak bana sunulmamıştı.

Makamıma sunulmuştu.

Benim asıl bardağım işte bu.”

Konuşmanın bu noktasında gülüp alkışlayan seyircilere kahve bardağını kaldırıp gösterdi.

Alkışlar bitince de şunları söyledi ;

“Size verebileceğim en iyi ders bu işte. Bütün o övgüler, hizmetler, avantajlar rütbeniz, rolünüz, makamınız içindir. Size ait değildir.

Ve bir gün makamınızı görevinizi bitirdiğinizde porselen bardağınızı halefinize verirler. Çünkü aslında layık olduğunuz hep kağıt bardaktır…

Makam sahibi olan herkes okusun. Tabii ki anlayabilene…

REMZİ HAYTA

Bakmadan Geçme