Çay İçmeye Gittik, Cebimiz Boşaldı Emmioğlu
Hepimiz hayata tutunmak için çay ocaklarında, mahalle köşelerinde bir bardak çay etrafında toplanmayı, bir dost elini omzunda hissetmeyi ister olduk.
6 Şubat depreminden sonra Malatya, dayanışmaya ve dost meclislerine her zamankinden fazla ihtiyaç duyarken, bir bardak çayın bedeli, sıcak sohbetleri yarıda bırakan yeni bir yük haline geldi.
Malatya’nın köklü kültüründe, çayın hep ayrı bir yeri vardır. Bu şehirde çay, yalnızca bir içecek değil, kalpten kalbe bir köprü, dertlerin paylaşıldığı, dostlukların pekiştiği bir ritüeldir. Çay ocaklarında, sokak başlarında, lokantalarda bir bardak çayın etrafında dertleşmek, her yaştan insan için bir gelenektir.
Ancak 6 Şubat’taki büyük deprem, hayatımızda derin izler bırakırken, tam da dertleşmeye, birbirimize yaslanmaya ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde bir bardak çayın bedeli dost meclislerine adeta hançer gibi saplandı.
Depremin ardından, Malatya’da yalnızca evler değil, dost sofraları da yıkıldı. Kimi aile yakınını kaybetti, kimisi ise evini… Hepimiz hayata tutunmak için çay ocaklarında, mahalle köşelerinde bir bardak çay etrafında toplanmayı, bir dost elini omzunda hissetmeyi ister olduk.
Ama ne acıdır ki, oturacak bir yer bulduğumuzda ilk sorduğumuz soru artık “Çay ne kadar?” oldu. Çayın fiyatı, acılarımıza ortak olmaktan çok, yeni bir dert olarak karşımıza çıktı. Bu şehirde bir bardak çay, artık eski dostlukları bile düşündürür hale geldi.
Eskiden bir dost meclisinde çay doldurulurdu bardaklara; “Derdiniz neyse anlatın” denirdi. Kimse çayın fiyatını sormazdı. Fakat şimdi, çay fiyatlarının hızla artması, insanları çekimser bırakıyor. Çaya ödenen bedel, artık eski dost meclislerinde duyulan muhabbetin önüne geçti.
Bazı insanlar, çay parasını düşünerek dertleşmeye çekiniyor, yalnız kalıyor. Oysa ki, bu şehirde “Bir çayımızı içmeden gitme” demek, insanlara açılan bir kapının en samimi davetiyesiydi.
Malatya’nın esnafı, belki de bu zor günlerde dayanışmanın ne kadar kıymetli olduğunu unutmuş gibi. Deprem sonrası, halkın yarası kanarken, dost meclislerine sığınıp dertleşmek, acıyı hafifletmek gerekirken, çayın bu kadar pahalı olması, insanların omzundaki yükü artırdı.
Bir kafe veya çay ocağına gitmeden önce, “Çay ne kadar?” diye sormak zorunda kalmak, büyük bir hüzün kaynağı oldu. İnsanın derdi başından aşkınken, bir de çayın hesabını düşünmek, zor günlerde halkın omzuna yüklenen gereksiz bir yük oldu.
Eskiden mahalle köşelerinde, bir çay ocağında dostlar bir araya gelir, dertleşirdi. Çaycı Ali Amca, “Buyurun gençler, çaylar bizden!” diyerek insanların gönlünü hoş tutardı. Şimdi o eski muhabbetin, sıcaklığın yerini soğuk bir hesap aldı.
Çayın dumanıyla birlikte içimizi ısıtan o dostluklar, bugün fiyat etiketinin gölgesinde kalıyor. Artık insanlar, sohbete başlamadan önce “Çayın fiyatı ne?” diye sormak zorunda. 40 TL’lik bir bardak çay, dostluklara adeta ket vuruyor.
Bir depremin yıktığı binaların yanında yıktığı gönülleri onarmak gerekirken, çayın bile tadı kalmadı bu şehirde. Bu şehirde, çayın dumanı geçmişe duyulan özlemi taşırken, artık bir bardak çaya bile hasret kalacağımız günlerden endişe ediyoruz. REMZİ HAYTA-YAZDI