Okulların Zili Çalıyor...

İki yıldır salgın yüzünden okula gidemeyen,eğitimine ara veren çocuklar geçen hafta yeniden yüz yüze eğitime başladılar hayırlısıyla.

Temennimiz eğitimin başladığı gibi normalleşerek devam etmesidir.  

                        
 Bizim zamanımızda okul...

 

         Bazı  köylere okul yeni yeni  yapılırdı.Okul olmayan  köylerde, köyde kimin bir göz evi  fazlaysa ev sahibine rica ederlerdi.O bir göz evi okul yaparlardı. Öğretmene de bir ev bulup ,lojman yaparlardı.Böylece eğitime başlanırdı.

 

         1960'lı yıllarda Haçova (Atalar) köyünün  merkezinde iki derslikli ve  lojmanı bulunan bir ilkokul yapıldı. Günün şartlarına göre  çok güzel ,büyük bir okuldu.  Ben de  bu  okulda okudum. Darıderesi mezrasına 5 kilometre mesafede bulunan okula gelip gidiyordum.Okula 3-4 km mesafede bulunan  başka mezralardan  da  ögrenciler geliyordu.O yıllarda kışlar çok çetin geçerdi. Kar yağar, bazı günler okula gidemezdik.Bazen de okuldayken kar, fırtına gibi hava olayları yaşanınca  eve dönemez,köy  merkezindeki akrabalarımızda kalırdık.


Köy merkezinde yaşayan  öğrenciler bizden daha şanslılardı...


          Okul için sabahları kalkar, siyah önlüğümüzu giyer, beyaz yakalık takardık.Onlük , yakalık büyük... Abimiz okulu  bitirmişse onun eskisini  giyerdik.tabiki ayakkabılarımızda kara lâstik, Kar kış yağış demeden,defter, kalem,kitaplarımızı, öğlen yiyeceğimizi annelerimizin bezden diktiği çantalara, ne varsa  koyar alırdık sırtımıza.Dahasi var...Okulda yakacağımız odunu da koltuğumuza alır, yola koyulurduk. Okulun kapısında bir öğrenci nöbet bekler, odun getirip getirmediğimizi kontrol eder, öylece  bizi içeri alırdı.Okulda odun kırma işini daha çok güçlü öğrenciler  ve genellikle  beşinci sınıflar yapardı.


        Saat 09.00'da  zil çalar, biz okulun önünde  andımızı okur, ders başı yapardık. Okula  yeni başlayan 1.sınıflar  okula gelmek istemiyoruz,okula öğretmene yabancıyız, türkçe bilmiyoruz , korka korka okulun kapısından içeri girerlerdi.O zamanlar birleştirilmiş  sinif uygulamasi vardi. 1.2.3 sınıflar bir sınıfta, 4. Ve 5. sınıflar da  bir sınıfta ders yaparlardı.Eğer  öğretmen bir tane ise ; sınıflar arası gider gelir ya da tüm sınıfları bir salonda birleştirirdi.  

 

Devletin verdigi süt tozu vardı... 

 

         O zamanlar süt tozunu Amerika'nin gönderdiği söylenirdi. Öğretmen  süt  tozunu sobanın üzerinde kaynatırdı. Birer bardak bize verirdi.Cok hoşumuza giderdi.Bir de tenekede gelen yağ ve fabrika unu vardı.Onlari da sırayla evlere  götürürdük. Annelerimiz katmer yapardı. Getirip okulda ögrencilere dağıtırdık. Öğle molasında herkes evden  ne getirmişse sıraların üstüne koyardı. Çıkınımızı açar, yemeğimizi yerdik. Bazen de hava iyiyse okulun bahçesinde yer üstünde  serer orada yerdik. 

 

       Teneffüslerde ve öğle molasında oyun oynamayı çok severdik.Oyunlarımız genellikle höllük,çelik  çomak,beştaş,körebe,saklambaç mendil kapmaca, çizgi oyunu gibi oyunlar olurdu. Saat 15.00 'te paydos olunca, okulun günlük temizliği  için nöbetleşe  kalırdık.Temizlik yapar, bitirir öyle eve giderdik. Eve varınca önlüğümüzü atardık. Doğruca kuzulara gider veya çocukların yapacağı ne iş varsa onu yapardık.Son  sınıfa(5.sınıf) gelince babalarımız öğretmene ricada bulunurlardı. "Aman çocuğu sınıfta bırakmayasın davara gidecek." derlerdi.Zaten kırsal kesimde çocuklar tarımda, hayvancılıkta eve yardım etsinler diye okullar bir ay önceden kapatılırdı...

 

Akşam vakti olunca...


       Çıra, gaz lambası önünde veya ocakta yakılan gazel,çalı çırpı ateşinin ışığında ödevimizi yapardık.Yokluk çoktu belki  imkanlar kısıtlıydı   buna rağmen  insanlar mutluydu...

 

 İlk okulu böyle bitirdik.


        Yaşamım boyunca keşke daha çok okusaydım diyen bir büyüğünüz olarak  gençlere tavsiyem: Keşkelere  bırakmadan OKUYUN ÇOK  OKUYUN !

 

Hamit KİRAZ 13-09-2021

Bakmadan Geçme