- Haberler
- Özel Haber
- Doğu'nun Gönlümüze İşleyen Yolculuğu: Türkülerle Başlayan, Dualarla Sona Eren Bir Hikaye
Doğu'nun Gönlümüze İşleyen Yolculuğu: Türkülerle Başlayan, Dualarla Sona Eren Bir Hikaye
Doğu Anadolu'nun kalbine doğru başladığımız bu yolculuk, yalnızca mesafeleri değil, gönlümüzdeki uzaklıkları da aşıp bizi huzura, anılara ve dostluklara taşıdı.
Doğu Anadolu’nun kalbine doğru başladığımız bu yolculuk, yalnızca mesafeleri değil, gönlümüzdeki uzaklıkları da aşıp bizi huzura, anılara ve dostluklara taşıdı.
Yılların dostu, gazeteci arkadaşım Kayhan İnceoğlu’yla birlikte bu kez Ege’nin mavi sularını değil, Doğu’nun bembeyaz zirvelerini görmek üzere yola koyulduk. “Kış bastırmadan, dağlar beyaz örtüsüne bürünmeden çıkalım yola,” dedik. Bu serüvene biraz macera, biraz huzur, biraz da ruhumuzu arındırmak için başladık.
Elazığ’da aldık soluğu önce, ardından Bingöl ve Muş yollarına düştük. Bingöl’ün zümrüt gibi parlayan yaylalarını, Muş’un mistik havasını solurken, her şey sanki eski bir türküyü hatırlatıyordu. Her kilometrede ruhumuza işleyen, halkın derdini ve neşesini anlatan türkülerin eşliğinde yol aldık. Sonunda Bitlis’e ulaştık; burası, türkülerde hüzünle anılan, “Bitlis’te beş minare” diyerek içimize işleyen bir yer. Bitlis’in kendine özgü sessizliği, dağlarının ve ovalarının insanı kucaklayan büyüsü, bizi hemen etkisi altına aldı.
Tatvan’a vardığımızda yeğenimizi ziyaret ettik ve sonrasında yolumuz Bitlis’teki değerli dostlarımıza uzandı. Burada bize memleket özlemini hissettirmeyen Birbirinden Kıymetli iki değerli isimle tanıştık: Bitlis İl Jandarma Komutanı Sayın Tuğgeneral Zafer Tombul Paşa ve Bitlis İl Emniyet Müdürü Sayın Ortaç Şekeroğlu. Vatanımıza ve milletimize hizmet için görev yapan bu onurlu komutanlar, sıcak sohbetleriyle bizi ağırlarken Malatya’yı da yad ettik.
Kimi anılarını paylaştılar; Malatya sokaklarında gezmiş, oranın sıcak insanlarını tanımış iki hemşerimiz olarak, onların anılarını dinlemek bize büyük bir mutluluk verdi. Konu açıldıkça açıldı, Malatya üzerine bir türkü söyleniyor gibiydi.
Bu iki değerli İsim, görevlerini hakkıyla ifa ederken gözlerindeki kararlılık, vatan sevgisi ve halka hizmet aşkı, adeta bizlere bir ders niteliğindeydi. Hem İl Jandarma Komutanı Sayın Tuğgeneral Zafer Tombul Paşa’nın vakur duruşu, hem de Bitlis İl Emniyet Müdürü Sayın Ortaç Şekeroğlu’nun samimiyeti, bize ülkemizin bu zor coğrafyasındaki mücadele ruhunu gösterdi. Aslen Kahramanmaraşlı olan ve Bitlis İl Emniyet Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Osman Seracettin Karaca Müdürümüz ile de tanıştık. Bu değerli insan, özellikle FETÖ’ye karşı gösterdiği dik duruşuyla dikkat çekmiş, ülkemizin huzuru için cansiparane mücadele etmişti.
Bitlis’teki ziyaretimizi, şehrin derin tarihi ile devam ettirdik. Beş minarenin gölgesinde dolaşırken, bu kadim toprakların her köşesinde bir hikaye, bir rivayet duyuluyordu. Bitlis’in taş sokaklarında gezerken, her adımda tarihin izlerine rastladık.
Bu şehir, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, her köşesine kültürle yoğrulmuş bir güzellik katmıştı. Bitlis’teki tarihi dokuyu keşfettikçe, sanki zamanda geriye gidiyor, eski zamanlara yolculuk yapıyorduk.
Bir sonraki durağımız, Doğu Anadolu’nun en büyük krater gölü olan Nemrut Gölü idi. Adını antik Babil hükümdarı Nemrut’tan alan bu doğa harikası, bizi büyüledi. Nemrut’un eteklerinde krater gölüne bakarken, doğanın kudretini ve huzurunu aynı anda hissettik. Suyun dingin mavisi, gökyüzünün berraklığıyla birleşerek adeta bir tablo gibiydi.
Nemrut’tan sonra rotamızı Ahlat’a çevirdik. Ahlat Selçuklu Mezarlığı’na adım attığımızda, kendimizi tarihin derinliklerinde bulduk. 12. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar uzanan mezar taşları, geçmişin sessiz tanıkları gibiydi.
Selçuklu’dan Osmanlı’ya uzanan bu mezar taşları, sanki bize o dönemin ruhunu, insanların inançlarını ve yaşantılarını anlatıyordu. Bu mezar taşlarının yanında dururken, her bir taşın altında saklı bir hikaye olduğunu hissettik.
Ahlat’tan sonra Van Gölü kıyılarına indik. Türkiye’nin en büyük gölü olan ve kendine has sodalı suyu ile farklı bir ekosistem sunan Van Gölü’nü keşfetme fırsatımız oldu. Tekneyle kıyıya yakın koyları dolaştık, tarihin izleriyle süslenmiş bu kıyılarda, doğanın sessizliği bize huzur verdi. Van Gölü’nün kendine özgü yapısı, farklı renklere bürünen suları ve çevresindeki doğal güzellikler, buranın eşsizliğini gözler önüne seriyordu.
Sonrasında yolumuzu Siirt’e çevirdik. Manevi bir huzur arayışı içinde, gönlümüzde bir sevgi yumağı olarak taşıdığımız Veysel Karani’nin türbesini ziyaret etmek istiyorduk. Siirt’in Baykan ilçesine vardığımızda, içimizi huzurla dolduran bir atmosferle karşılandık. Annesine olan sevgisiyle destanlaşmış bu büyük insanın türbesinde dua ederken, yüreğimizin derinliklerine işleyen bir huşu içinde kaldık. Bu ziyaret, gezimizin en anlamlı duraklarından biri oldu.
Yolculuğumuzun son sabahında, Tatvan’da sürpriz bir manzara bizi bekliyordu. Uyanır uyanmaz gördüğümüz karla kaplı manzara, sanki doğunun bembeyaz bir örtüyle bize veda edişiydi. Hava soğumuş ve yer yer 10 santimetreyi bulan kar, dağların zirvesini beyaza boyamıştı. Bu büyüleyici manzarayı izlerken, tatlı bir huzur hissettik. Yolumuz karlı olsa da dönüş için Muş’a doğru yola çıktık ve sorunsuz bir şekilde ilerledik.
Muş’ta, beklenmedik bir dostla, hayvancılık ve ticaretle uğraşan Fatih Sevimli ile tanıştık. Mütevazı ve dost canlısı bu insan, bize Muş’un güzelliklerini ve halkının içtenliğini bir kez daha hatırlattı. Fatih kardeşimizi tanımak, Muş ziyaretimize ayrı bir güzellik kattı.
Son durağımızda, Bingöl’deki 33 şehit anıtına gittik. 24 Mayıs 1993 tarihinde hain bir saldırı sonucu şehit düşen bu silahsız askerlerin anısına yapılmış bu anıt, bize vatan sevgisinin ne denli güçlü olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Dualarımızı ettik, onların ruhuna rahmet diledik. Dönüş yolunda, ülkemizin dört bir yanında canını feda eden kahraman şehitlerimiz için dualar ettik, Allah’tan mekanlarını cennet eylemesini diledik.
Bu yolculuk, yalnızca gidilen yerlerin değil, yaşanan hislerin ve kalplere işleyen anıların bir yansımasıydı. Geriye yol boyunca fısıldanan türküler, edilen dualar ve gönüllerde yer eden dostluklar kaldı. Doğu’nun mistik atmosferinde yaptığımız bu gezi, ruhumuza işleyen anılarla doldu.
Allah’tan, tüm şehitlerimize rahmet, ülkemize huzur diliyoruz. Bu unutulmaz anılarla dolu yolculuk, Doğu’nun kalbinde saklı kalacak.Bizleri misafir eden herkese selam ve saygılarımı sunuyorum.
REMZİ HAYTA-KAYHAN İNCEOĞLU