Malatya'nın Unutulmayan Değerleri Adnan Işık'ın Kaleminden

Dile kolay! 45-50 yıl her çeşit marangoz makinası, mobilyalar, çırçır fabrikası, torna tezgâhı, fireze, demir sökme presi, demir testere, matkap tezgâhları, dişli açmak için fireze tezgâhı, demir planya tezgâhı ile haşır neşir ol! .. 23 yıl (1965-1988) küçük sanayi sitesi kooperatifi başkanlığını yap!

PAYLAŞ
Malatya Derin Haber - Kayhan İNCEOĞLU

         Dile kolay! 45-50 yıl her çeşit marangoz makinası, mobilyalar, çırçır fabrikası, torna tezgâhı, fireze, demir sökme presi, demir tes¬tere, matkap tezgâhları, dişli açmak için fireze tezgâhı, demir planya tezgâhı ile haşır neşir ol! .. 23 yıl (1965-1988) küçük sanayi sitesi kooperatifi başkanlığını yap!…

         Ve birdenbire, 50 yıllık uğraş ile nasır tutmuş ellerini “Havuz başında” bol köpüklü sabun ile yıkayıp işleri, oğullarına terk ederek Halfettin mahallesindeki konağın “kış damında, sedirdeki yerini al.

         Mevsim kış ise “kış damı” nda, mevsim yazsa avludaki “havuz başında, bir ayağını altına alarak bank’ın üzerine otur ve dostları bekle!

Fahri çekirdek abimizdan bahsediyorum.

           Babası çekirdek zade Abit dayı’dır. Abit dayı seferberlikte, o gün-ki kanunların sanatkârlara tanıdığı imkânlardan yararlanıp, “Fabrikatör Mehmet bey” in fabrikasında çalışarak askerliğini ikmal etmiştir.

         Abit dayı’nın asıl mesleği ma¬rangozluktur. Pek tabii mobilyacılık da yapmaktadır. Denebilir ki Malatya’ya ilk marangoz makinesini o getirmiştir. Atölyesi, şimdiki Şekerbank’ın yerindedir. Atölye’nin yan tarafında da bir çırçır fabrikası kurmuştur. Daha sonraları, 1937’li yıllarda “Temelli pasajı” yapılırken, Halfetdin mahallesindeki “küpeli su değirmeni” ni satın alarak, çırçır ve un değirmenini buraya nakletmiştir.

         Demir-Torna işine geçmesi de, bu günlere tesadüf eder. O günlerde oğlu Fahri Çekirdek de babası¬nın yanında çalışmaya başlamıştır. “Abimiz” önceleri marangozluğa bulaşmış, bilahare tornacılıkta karar kılmıştır…

         “Çekirdek Havuz Başını mekan tutan çok dostumuz olmuşsa da bunlardan Turgut Temelli, Mehmet Vanlıoğlu, Nejat Oral, Dursun Van, Hayretdin Gülsever, Gazi Kabasakal, Hamdi Kabasakal, Vedat Bulun, Necati Aktan ecel şerbetini içip, Tanrı’nın Rahmetine kavuşmuşlardır.

         Bugün ise “kış dam” nın sediri ile, havuzbaşının bankları Abdulkadir hoca, Orhan Aksoğan, Nedim Kaysıcı, Hüseyin İstanbulluoğlu, Rıfat Barış, Mehmet Kırçuval, Cahit Asilsoy, Sobacı Ömer usta, Hikmet usta, Dursun Tütüncü, Nevzat Akşit tarafından eskitilmektedir.

         Malatya dışında yaşayanlardan Mustafa Kaftan, Orhan Gebeş, Mesut Parlak Nevzat Özgen, Nihat Pak, Kadir Eriş, Talat Alacahanlı, Yaşar Yetişen, Kasap Şeyho, Kemal Eser ve Adnan Işık “Çekirdek Havuz başı” nda her yaz, hiç olmazsa bir kaç tas soğuk su içerek, hasret gidermektedirler.

         Kuşkusuz “Havuz başı” nın en renkli siması, Abdülkadir hoca’dır. O, Malatya’da Cumhuriyetin ilk öğ¬retmenlerinden adeta bir “kelaynak kuşu” dur.

         Fötr şapkası hafif yan yatmış, ceketi omuzunda ve bastonuna da¬yanarak yürür. Hoca, koyu kulüpçü olacak değil ya, koyu bir Atatürkçü¬dür.

Nedim Kaysıcı:

“Hoca çok yaşar… çünki Ezrail dosyasını kaybetmiş” der. Bana sorarsanız iyi ki de kaybetmiştir.

Dostları hoca’yı çok sever, o’na takılmadan edemezler. Hoca’da kendine has üslubu (!) ile onların hatırını sormaktan büyük haz du¬yar.

           Burasının “Gediklilerinden biri de Orhan Aksoğan’dır. Mutad üzere Nedim Kaysıcı ile beraber gelir. Tanrı’nın selameti şimdi onun üzerinde olsun, Orhan Aksoğan, bizim eski “kerahet vakti” arkadaşlarımızdandır. Ben kendisini yıllar önce, bir Cumhuriyet Bayramı merasiminde, şoför esnafının temsilcisi olarak kamyon üstünde, elinde kağıt kebabı geçerken tanımıştım.

        Hüseyin İstanbulluoğlu, Rıfat Barış, Mehmet Kırçuval, Cahit Asilsoy, sobacı Ömer usta da hergün “tekmil vermek” mecburiyetindedirler.

          Sıcak yaz günlerinde sizi sarmısaklı hıyar cacığına, isot kızartmasına, “taze Malatya peyniri” ne ve alacalı karpızla Mulloz kavununa “buyur” ederler. Yazın da ya tava, yahut kâğıt kebabı yiyeceksiniz.

“Tava Talip usta’dan, kâğıt ke¬babı “Mustafa usta” dan gelecek. Afiyet olsun!

“İbrahim Baba” nın ruhuna fati¬ha okumayı da inşallah unutmazsı¬nız..

“Çekirdek Havuz Başı” aynı zamanda ilginç bir müzeye de tanık¬lık etmektedir. Konağın “kış damı” nda, “Wiener Kassen Fabrik” marka para kasası, “Dammichalowski” marka Rus malı duvar saati, Fransız malı 70 yılık barometre, rafda dizili Rus ve İran malı sema¬verler, Fransız malı gümüş tepsi, şamdan ve kristal nargile, el işi, dövme kayık sahan ve çorba taslar, Rus malı (120 yıllık) asma telefon ve masa telefonu, 150 yıllık pirinç döküm ateş mangalları, çeşitli bakır siniler, özel demirden döğme kahve kavurma tavası, Rus malı bir havan, üzerinde Uygur yazısı- olan oyma masa, krom nikel şerbet tepsisi, 157 yıllık ve 120 yıllık iki adet el yaz¬ması kuran, 70-80 senelik kök bo¬ya, Dirican ve sarı çiçek yer halısı ve yastık halıları, dişbudaktan oyma pencere kafesleri… 

         Kış damı’ndaki koltuk ve sehpalar, 1933 yılında Abit dayı ve Fahri Çekirdek tarafından yapılmıştır.

         Konağın avlusunu ise, tek taş¬tan oyma (130×130) 120 yıllık ha¬vuzlar süslemektedir. Avlu’nun bir başka süsü de Tom’dur. Artık yaş¬lanmaya yüz tutmuş olan bu emek-tar köpek, havuzbaşı’nın devamlı ziyaretçilerine dost, yabancılara ve hırpani kılıklılara düşmandır.

Duyurulur.... ADNAN IŞIK yazısıdır... 
 

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN